"Ben neden hikaye yazmayayım?" dedim ve işe koyuldum. İşte benim hayal gücümü kullandığım hikayem dostlar. İyi okumalar..
Kaptan Kenan, tayfa lideri Hozguro İzzel ile sohbet ederken aynı anda haritasını kontrol ettiğinde, bir şeylerin ters gittiğini anlamakta gecikmedi. Gemi, rotasından sapmış, kayalıklara doğru sürükleniyordu. Üstelik, ufukta kara bulutlar toplanıyor, fırtına yaklaşıyordu. Şaşkınlıkla dümeni kontrol etti, ancak her şey yolunda görünüyordu. Peki, bu sapma nasıl olmuştu?
"Kim yaptı bunu?" diye gürledi Kaptan Kenan, sesi geminin güvertesinde yankılandı. "Bu rotayı kim değiştirdi? İçinizde bir hain mi var?"
Mürettebat birbirine bakıştı. Sessizlik, fırtınanın uğultusuyla birleşiyordu. Sonunda, genç bir tayfa öne çıktı. "Efendim," dedi titrek bir sesle, "aşağıda kendi aralarında konuşurlarken duydum. Sanırım bunu yapanlar, içimizdeki hainler... Onlara 'Zumcular' diyorlar."
Kenan’in gözleri karardı. Zumcular... Gemide bir grup isyancı, kendi çıkarları için her şeyi göze alabilecek hainler. Kaptan, derhal harekete geçmeye karar verdi.
"Yarın öğlen herkes toplansın!" diye emretti. "Bu hainleri bütün mürettebatın önünde deşifre edeceğim. Gerçekleri öğrenmek istiyorum. Yanıma çağırın onları!"
Ancak kaptanın planları, Zumcuların kulağına kadar gitmişti. İzzel - inanolu ikilisi ve hainler, gece yarısı gizlice toplandılar. Beş kardeşler korsan çetesinin de desteğiyle aralarına tayfaların çoğunu da satın alarak, kendi taraflarına çekmişlerdi. Planları açıktı: Kaptan ve ona sadık olanları gece uyurken etkisiz hale getirip, gemiyi ele geçireceklerdi.
GECE YARISI İSYANI
Gecenin karanlığında, Zumcular harekete geçti. Kaptan Kenan ve yardımcıları, uykularının en derininde yakalandılar. Çünkü sürekli yanında bulunan yıllarca ona eşlik eden Şirhan Kütük tüm gelişmeleri düzenli olarak zumculara bildiriyordu ve son görevini yapmıştı. Kaptan kamarasına kadar giren Kütük kaptan Kenan'ı uyurken sırtından hançerleyip kaptanın yaralanmasına vesile olmuştu.
Hainler, hızlı ve sessiz bir operasyonla kaptanı ve ona sadık tayfaları etkisiz hale getirdiler. Kenan, henüz ne olduğunu anlayamadan, kendini soğuk deniz sularının içinde buldu. Yanında, sadık mürettebatı da vardı. Gemi, artık Zumcuların elindeydi.
Ancak Zumcu aşiretin lideri İnanolu ve iş birlikçisi İzzel, Kaptan Kenan'ı gemiden attıktan sonra keyiflerini sürüyorlardı. Bu durumu kutlamak için şaraplarını yudumlayarak zaferlerini ilan ediyorlardı. Hozguro izzel şarap içerken kendi kafasında inanolu'nu sırasıyla nasil diskalifiye edeceğini planlıyordu. Günü geldiğinde onu da gemiden denize atmalıydı ki tek başına bu gemini kaptanı olsun.
Bu arada tayfaların bazıları Ağa babaları ile sarmaş dolasbir halde zıp zıp hoplayarak sevinçten dans gösterileri yapıyorlardı.
Ancak farkında olmadıkları bir şey vardı: Gemi, hızla kayalıklara doğru sürükleniyordu. Fırtına, her geçen dakika daha da yaklaşıyordu.
SOĞUK SULAR VE YENİ BİR UMUT
Denize atılan tayfalar, soğuk suların içinde çırpınırken, kısa bir mesafede küçük bir gemi gördüler. Demir atmış, sakin bir şekilde orada duruyordu. Bu gemi, onlar için bir umuttu. İçinde hain yoktu. Sadece dürüst denizciler ve yeni bir başlangıç fırsatı.
Ancak tayfalar arasında tartışma başladı. Bazıları eski gemilerine geri dönüp savaşmak istiyordu. "Kaptanı tekrar gemiye çıkarmalıyız, orada mücadeleye devam etmeliyiz!" diyorlardı.
Diğerleri ise bu düşüncenin bir hayalden ibaret olduğunu savunuyordu: "Eğer gücümüz olsaydı, o gemiden atılmazdık. Üstelik gemi her dakika bizden uzaklaşıyor. Onlar şu an çok daha güçlü, arkalarında beş kardeş korsan çetesi ve güçlü silahları var, Hem o gemi zaten hasar aldı tekrardan oraya girer mücadelede savaşırsak gemi iyice hasar alacak. Belki de böyle batacak. Arkadaşlar başka bir diğer gerçek var ki o da bu gemi kayalıklara doğru gidiyor, yakında batacak. Fırtınadan sağ çıkması imkânsız. Oraya dönmek, ölüme gitmekten farksız!"
Kaptan Kenan yaralı bir şekilde sessizce onları dinliyordu. Sular soğuktu. Soğukta beklemek, zaman kaybetmek demekti. Eğer çok fazla düşünürlerse donacak ve köpek balıklarına yem olacaklardı.
Önlerinde iki seçenek vardı:
1. Ya eski gemiye yüzüp, hâlâ içerideki hainlerle mücadele etmeye çalışacaklar ama batma tehlikesi olan o hasarlı gemide kaybolacaklardı.
2. Ya da yeni ve temiz bir gemiye çıkıp, sadece dürüst ve güvenilir mürettebatla yol alarak güvenli limanlara ulaşacaklardı.
Kaptan Kenan kararını vermeliydi.
Sonuçta gemi birer aparattır, önemli olan hedefe varmak, güvenli limanlara ulaşmaktır. Kaptan, buradaki kararını nasıl verecek? Hep beraber bekleyip göreceğiz.