Hilal Köylü’nün paylaşımı;“İmamoğlu Kılıçdaroğlu’na bomba yağdırmış. CHP’de şişede cin felan kalmadı artık.
Kılıçdaroğlu; istenmeyen adam. Partiyi geçelim, tüm kalpler paramparça. Kılıçdaroğlu CHP
tarihinin en kötü genel başkanı olarak anılmayı kendi istedi belki de. Ne acı !
“Utançla hatırlanırsınız, lanetlenirsiniz. Tenezzül etmeyin. Ailenize ve çocuklarınıza temizbir
isim bırakmak istiyorsanız girdiğiniz bu yoldan geri dönün. Girdiğiniz yolun sonunda ktidarın
koltuk değneği olmaktan başka bir paye yok. CHP bir vadede her şeyin üstesinden gelir. Ama
siz yaptığınızla, üzerinize sürdüğünüz utanç lekesiyle baş başa kalırsınız.” şeklindeydi.
Hilal Köylü’nün yazısında bahsettiği Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olup, 2014 yılında Beylikdüzü İlçesi Belediye Başkanlığı yapmış; akabinde 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş ve yine 2024 yılında birkez daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş olan bir isimdir.
İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada 19 Mart 2025 tarihinde göz altına alındı ve devamında suç örgütü kurmak ve yönetmek, irtikap, rüşvet almak, ihaleye fesat karıştırmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek suçlamarı karşısında kaçma ve saklanma ihtimali yüksek bulunarak tutuklandı ve resmi adı Marmara Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü, bilinen adı Silivri Cezaevi olan yere götürüldü.
Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kamuoyunda “şaibeli kurultay” soruşturmasının 30.05.2025 tarihli “İddianame”sinde de Cumhuriyet Halk Partisi 38. Olağan Kurultayı Divan Başkanı olarak görev yapan İmamoğlu'nun organizesinde 04-05.11.2023 tarihinde Ankara Spor Salonunda yapılan Cumhuriyet Halk Partisi 38. Olağan Kurultayında oy kullanan bir kısım kurultay delegelerine genel başkan adayı Özgür ÖZEL lehine oy kullanmaları için kurultay delegelerinin iradelerini fesada uğratarak, Genel Başkan Adayı Özgür ÖZEL'in genel başkanlık seçimini kazanmasına yönelik faaliyet yapıldığının anlaşıldığı ifade edilmektedir. Yani; İmamoğlu, söz konusu “İddianame” ile açılan ceza davasında da “sanık” konumundadır.
İmamoğlu’na İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın devam eden soruşturmasında isnat olunan suçlar bir tarafa, hakkında CHP’nin yönetiminin ele geçirilmesi için delegelerin idarelerinin fesada uğrattığı iddiaları bulunduğu ve yeterli şüpheye ulaşılarak “ceza davası”nda organizatör olduğunun ileri sürüldüğü açıktır. Şimdi, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın ’“iptal davası” kabul edilirse, bu durumda yeniden CHP yönetimini üstlenmesi beklenen Kemal Kılıçdaroğlu’nun “utançla hatırlanacağını”, “lanetleneceğini” söyleyebilen birisinin nasıl bir karaktere sahip olduğunu bir tahayyül etmeye çalışınız.
Ben yine de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın devam eden soruşturmalarını ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “İddianamesi”ni ve “ceza davası”nı; hatta Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin “iptal” davasını bir tarafa bırakıyorum.
Benim için çok daha önemli bir husus vardır ve affedilir bir durum değildir. İmamoglu’nun, yükseköğretim geçmişiyle ilgili kamuoyuna ve CHP’ye sunduğu bilgilerin gerçek dışı olduğu, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş sürecinde organize hile olarak nitelendirilen fiillerle hukuk dışı yollarla diploma aldığı, son olarak ise İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından hakkında diploma iptali kararı alındıgı anlaşılmıştır.
Ne yazık ki belirli sözde muhalif çevreler, soruşturma ve ceza davalarında olduğu gibi “AKP yargısı”, “İktidar baskısı” yaygarasını sürekli bir şekilde tekrar ederek gerçekliği kamufle etmeye çabalamaktadır.
Diploma iptal edilebilir mi, edilemez mi, o konuda temel kural başvuranın idareyi hileli ve gerçeğe aykırı bilgiler vererek yanıltıp yanıltmadığı üzerinde toplanmaktadır. Başvurucu idareyi yanıltmamış ve idare kendi kusuruyla hatalı bir işlem yapmış ise eğer, o hatalı idari işlemin iptal edilebilme süresi altmış gündür. Ancak, başvurucu hileli yollara başvurarak idareyi yanıltmış ise eğer, bu bakımdan bir süre sınırı bulunmamaktadır. Dolayısıyla; diplomanın iptali üzerine idare mahkemesinde açılan davanın sonucunu bu esaslı nokta belirleyecektir.
Yüksekögretim Kurulu (YÖK)’nun 17 Subat 2025 tarihli raporunda, İmamoğlu’nun, 1990 yılında YÖK tarafından tanınmayan Girne Amerikan Üniversitesi İletisim Fakültesi, İşletme Yönetimi Bölümü’nde eğitim görmekteyken, İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş yaptışı tespit edilmiştir. Ancak; geçiş yaptığı bölümün, kaynağı olan kurumla akademik uyum içinde olmadığı ve geçişin hem bölüm türü hem de not ortalaması, kontenjan usulleri ve belge doğruluğu açısından usulsüz olduğu raporlanmıştır.
İstanbul Üniversitesi Rektörlügü tarafından kurulan İnceleme Komisyonu'nun 17 Mart 2025 tarihli raporunda bu yatay geçiş işleminin sahte belgeye dayanarak ve “Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden gelmiş gibi gösterilerek” yapıldıgı, ögrenci kütük defterine gerçeğe aykırı kayıt yapıldığı, İmamoğlu’nun kendi el yazısıyla yazdığı dilekçede gerçek dışı beyanlarda bulunduğu ve böylelikle resmi belgede sahtecilik ve organize hile fiillerinin ortaya konduğu belirtilmiştir.
İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu da 17 Mart 2025 tarihli toplantısında kabul edilen 2025/812 sayılı karar ile İmamoğlu hakkında 1990 yılında yapılan yatay geçiş isleminin usulsüz ve sahte belgeye dayalı olduğu tespitiyle, 1994 yılında verilen diplomanın iptaline karar vermistir.
İmamoglu, halen Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal sitesindeki özgeçmisinde, KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandığı; bir süre sonra kaydını Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi İşletme bölümüne aldırdığı; KKTC’de iki yıllık egitimin ardından İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçis yaptığı belirtilmektedir. Ancak; hem YÖK’ün 17 Şubat 2025 tarihli raporu, Girne Amerikan Üniversitesi'nin YÖK'e yazısı, hem de İstanbul Üniversitesi kayıtları, bu bilginin tamamen gerçek dışı olduğunu, İmamoğlu’nun aslında o tarihte YÖK tarafından tanınmayan Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi İşletme Yönetimi Bölümünde öğrenim gördüğünü açıkça ortaya koymuştur.
İmamoglu’nun el yazısıyla yazdığı yatay geçiş dilekçesinde, “İngilizce İşletme Bölümünde iki yıl öğrenim gördüğü” şeklinde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu; ayrıca İstanbul Üniversitesi kütük kayıtlarında da Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden gelmiş gibi gösterildiği sabit hale gelmiştir.
İmamoglu’nun gerçekleştirdiği bu fiil, geçmişte FETÖ yapılanmasının ÖSYM sınav sorularını çalarak müritlerini üniversite ve kamu görevlerine yerleştirmesiyle eşdeğer nitelikte bir organize hileli diploma edinme yöntemidir. Bu fiilin biçimi farklı olsa da özünün aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Milyonlarca genç, üniversite sınavlarını kazanmak için gece gündüz emek vermekte, bu uğurda fedakârlıklarla hayatını şekillendirmektedir. İmamoğlu'nun üniversiteyi hakkıyla kazanan vatan evlatlarının emeğini hiçe sayarak, etik dışı ve adaletsiz biçimde üniversiteye yatay geçiş yapması ve diplomaya erişmesi, kamu vicdanında ve toplum nezdinde kabul edilmemesi gereken bir duruma işaret etmektedir.
Tüm bu gelişmelere rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi’nin resmi internet sitesinde İmamoğlu hakkında halen gerçeğe aykırı özgeçmiş bilgileri yayınlanmaktadır. Bu durum, CHP’nin tarihsel ağırlığı, vakurluğu, dürüstlük, şeffaflık ve kamuya karsı hesap verebilirlik ilkeleriyle açıkça çelişmektedir.
Hakkındaki soruşturmalar ve “ceza davaları” bir tarafa bırakılsa bile, CHP’ye gerçekliğe aykırı bir özgeçmiş verdiği ve İstanbul Üniversitesi’ne hileli bir şekilde yatay geçiş yapmak suretiyle, diploma elde ettiği anlaşılan birisinin “CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı” olmaması gerektiği ve yine, toplumun farklı kesimlerinin adını, hırsızlıkla, yolsuzlukla, rüşvetle, hilekarlıkla, sahtekarlıkla, şaibeli işlerle hiçbir şekilde yan yana getiremediği Kemal Kılıçdaroğlu’na laf söyleyebilecek son kişinin bile Ekrem İmamoğlu olmaması gerekmez mi?