CHP’de İç Otoriterleşme

Demokratik toplumların temel ölçüsü, farklı seslerin özgürce ifade edilebildiği, iktidar içi ve dışı muhalefetin susturulmadığı bir siyasal ortamın varlığıdır. Bu nedenle dünyada hiçbir sağlıklı demokraside bir siyasi hareket, bir lider veya bir yönetim kadrosu oyların neredeyse tamamını almaz; alamaz. Çünkü demokrasi, çeşitlilik ve denge üzerine kurulu bir yapıdır.

Bu açıdan bakıldığında, CHP’de son dönemde yaşanan gelişmeler, “demokrasi işliyor” görüntüsüne rağmen, aslında partinin içsel bir otoriterleşme eğilimi taşıdığını gösteren ciddi emareler barındırmaktadır. Delegelerin neredeyse %100’e yakınının aynı kararı vermesi, demokratik olgunluğun değil, kontrol mekanizmasının işaretidir.

Çünkü CHP’nin tabanı çok seslidir, eleştireldir, dinamiktir. Buna karşın delegelerin tek ses hâline dönmüş olması, tabanla örgütsel üst katman arasında derin bir kopuş olduğunu göstermektedir.

Kendi İçinde Otoriter Bir Rejim İnşası

Bugün CHP yönetimi, kendi yol arkadaşlarına, birlikte siyaset yaptığı insanlara, sırf eleştirdikleri veya farklı düşündükleri için baskı uygulayan bir anlayış inşa etmektedir. Bu durum sadece bir yönetim tarzı değil; aynı zamanda gelecekte nasıl bir ülke yönetimi sergileyebileceklerinin de işaret fişeğidir.

Bugün kendi yoldaşına tahammül edemeyen, yarın . nefes bile aldırmaz.

Kurultaylardan Yansıyan Gerçek: Delegeyi "Kurşun Asker"e Çeviren Sistem

Son olağanüstü kurultayda delegelerin %100’e yakın bir şekilde tek aday etrafında toplanması, siyasi bilim açısından “başarı” değil, otoriter eğilim belirtisidir. Bu durum, CHP’nin parti içi demokrasi adı altında aslında tek merkezli bir “itaat düzeni” oluşturduğunu düşündürmektedir.

Çelişkili Bir Detay

CHP yönetimi, parti içinde kendilerine yönelik ağır suçlamalar yönelten bazı kişileri “iftiracı” olarak nitelese de, bu isimlere karşı hiçbir hukuki ya da disiplin sürecinin işletilmemesi dikkat çekicidir.

Gerçek bir iftira varsa:

– ihraç olur,

– disiplin süreci olur,

– hukuki başvuru olur.

Hiçbirinin yapılmaması, CHP’nin ilke ve şeffaflıkla değil, pragmatizmle yönetildiğini düşündürmektedir.

CHP’nin bugün içinde bulunduğu tablo, parti içi demokratik mekanizmaların zayıfladığını, kararların dar bir çevrede şekillendiğini ve delegasyonun gerçek iradeyi yansıtmadığını göstermektedir.

Bir parti, kendi içinde demokrasiyi yaşatamıyorsa, ülkeye demokrasi getiremez.

Delegelerdeki tek seslilik, yönetimin gücünü değil; demokratik kapasitesinin daraldığını açıkça ortaya koymaktadır.

Ahada buraya yazdım...